Dili, kök saldığı bereketli topraklardaki özellikler ve nitelikler geliştirir. Bu özellikleri ve nitelikleri yakından tanıyan, akıllı ve sevgi dolu insanların ortaya koyduğu eserler, yüzlerce yıl insanlığın her zaman öğündüğü, örnek aldığı eserler olmuştur. Bunlar aradan kaç yıl geçerse geçsin hiç eskimezler ve oluşturdukları köprülerden genç kuşaklar da kolayca geçerler.
Dildeki güzellikleri ve incelikleri yakalayarak onları eserlerinde uzun ve yorucu emekler verip işleyenler ise gerçek sanatkârlardır; 'sanatçı' değildir. Günümüzde her önüne gelene, sanat yaptığını sanarak satışa, reklama, gösteriye geçenlere, doğru bir türetmeyle 'sanatçı' deniyor, sanatkâr değil... Sanatkâr, dili oluşturan sözlerdeki ahengi, rengi, ifade çeşitliliğini hazmetmiş, onların estetik değerlerini bilen ve bunları içinde bulunduğu topluluğa kolayca aktaran, üstün yaradılışlı bir karakterdir.
İşte, o toplulukları eserleriyle etkileyen bu sanatkârlarımız arasında söz üstadı Karacaoğlan'ı ayrıca ve özel olarak değerlendirmek gerekir. Onun veya ona ait olduğu iddia edilen şiirleri, en az üç yüzyıldan beri bilinmektedir. Onlar her zaman aynı kokuyu, tadı, güzelliği insanlarımıza hissettirmektedirler. Karacaoğlan hangi sözün hangi dizenin, hangi uyağın nerede ve nasıl kullanılması gerektiğini çok iyi bilir. Şiirin iç ve dış ahengini sağlayan sesler; okuyanın, dinleyenin beklentilerini kolayca karşılar. Böylece onun şiirleri unutulmazlık gücünü kazanmış olur.
Bu unutulmazlık gücünü pekiştiren başka bir etken de müziktir. Seslerin ve sözlerin rengini, tınısını, ahengini ve anlamını, kendi bilgi ve zevk birikimi içinde değerlendiren sanatkârlar ise bestekârlardır. Kültür zemininde en verimli ürün nasıl dil ise: bir dil ürünü olan, göze, kulağa, gönüllere bayram ettiren türküleri de gerçek sanatkârlar, müzik eseri olarak ortaya çıkarırlar. Karacaoğlan türkülerinin ister anonim, ister beste olsun, her zaman sevilmesi de bu bestekârlar sayesindedir.
Kültür zerrininde birlikte boy veren dil ve müzik ilişkisini Karacaoğlan'ın şiirlerinde mercek altına alıp didik didik eden değerli araştırmacı Ayten Kaplan'ı bu çetin engebelerle dolu vadide büyük bir sabırla uğraş verdiği için içtenlikle kutluyorum Onun elimizdeki eseri, birçok araştırmacıya ve ilgiliye örnek olacak değerdedir. Türk Halk Bilimi'nin iki alt dalı-edebiyat ve müzik- arasında onun başarıyla kurduğu köprüden, genç kuşakların hiç sıkıntı çekmeden rahatça geçeceğine inanıyorum.